Himen denen kızlık zarının cerrahi olarak yeniden oluşturulması ameliyatı. Bu işlemde daha önce hasar gören kızlık zarı parçaları birleştirerek , bir sonraki cinsel ilişkide ‘’ kızlık zarının bozulması’’ kanamasının yaşanması sağlanabilir.. Etik açıdan tartışmalı bir ameliyat olan himenoplastiyi kadınların bir kısmı kültürel veya dini baskılar nedeni ile tercih ederek ‘’bakireliği’’ kanıtlamayı amaçlarken, bir kısmı ise ‘’gençleştirme’’, yaşadıkları ilişkiye ‘’ilk olma’’ özelliğini kazandırmak amacı ile tercih eder. Her ne sebeple olursa olsun, kadınların kendi bedenleri üzerinde söz hakkı olduğu unutulmamalıdır. Himenoplasti basit bir cerrahi işlemdir ve isteyenler bu ameliyat olarak bakireliği temsil eden ‘’kızlık zarı’’na yeniden kavuşabilir.
Kızlık zarı onarımları ( himenoplasti ) iyileşme süreçleri yapılan işlemin geçici veya kalıcı olmasına göre değişmektedir. Geçici onarımlar yüzeyel küçük müdahaleler olduğundan ömrü 5-7 gündür. Geçici onarımlarda sadece kızlık zarın parçalanmış olan kısımlar kabaca yan yana tutturulur ve alttaki doku desteklenmediğinden görüntü eskisi gibi olmaz. Kalıcı onarımlar ise vajenin giriş kısmını da daralttığı ve eski görünümünü kalıcı biçimde düzeltilen işlemler olduğundan iyileşme süreci vajinoplastiye benzer biçimde 4-6 haftaya uzar. İyileşme sonrası müdahale izleri görünmez olur. Himenoplasti kapsamına göre lokal veya genel anestezi altında yapılabilir.
Vajinismus, bilinçaltı kaynaklı korkuların veya reddin dışavurumudur, kendiliğinden geçmez.
Genelde hastalıkları ‘’bedensel’’ ve ‘’psikolojik’’ kaynaklı olarak basitçe ikiye ayıran insanlar, psikolojik nedenlerle meydana gelen ve bilinçaltı kaynaklı olan, herhangi bir bedensel engeli olmadığı halde ortaya çıkan vajinismus durumunun kendiliğinden geçmesi gereken ‘’psikolojik’’ bir durum gibi algılar. Bu anlayışa göre, mademki bir bedensel engel yok ise, köken ‘’psikolojik’’ ise, kadının bu psikolojik durumu kendi başına çözmesi gerektiği düşünülebilir. Bazen kadının kendisi de bu düşünceye sahiptir. Vajinismus tanısı konulduğunda jinekolog tarafından ‘’bir bedensel engeliniz yoktur, organlarınız tamamen normal’’ dendiğinde, kadın bunu ‘’Sorun bende mi?’’ olarak algılayabilir, ‘’Bir şeyim yok, ama ben yapamıyorum’’ deyip üzülür. ‘’Kendimi zorlayacağım, ne olursa olsun bunu başaracağım’’ diyen kadın, aklı ve iradesi ile sebebini bilmediği bu kasılmaların ve korkunun üzerinden gelmeye çalışır. Başarısız olunca da kendini suçlar ve umutsuzluğa kapılır.
İnsan bilinçaltı kaynaklı ‘’psikolojik’’ problemleri kendisi çözemez. İnsan psikolojisi ciddi bir bilimdir.Tıp ve psikoloji alanlarında eğitimi olmayan, insan davranışı özellikleri ve cinsel davranış özellikleri hakkında eğitimi ve deneyimi olmayan insanların psikoloji kaynaklı sorunlarını çözmesi, bu sorunların üstesinden başarı ile gelmesi beklenemez.
Vajinismus kendiliğinden geçmez. Ancak alanında deneyimli cinsel terapist yardımı ile sorun kolayca çözülür.
Rahim ağzı kanseri kadınlarda görülen 3. En sık kanser türü ve halen özellikle gelişmekte olan ülkelerde kanser ölümlerin önemli kısmını oluşturur. Gelişmiş ülkelerde ise düzenli pap-smear taramaları, bu taramalara son yıllarda belirli yaş gruplarda eklenen HPV virüsü taramaları ile etkin erken tanı ve kanser öncesi bozuklukların tanı ve tedavileri ile ve rahim ağzı kanserinin en sık nedeni olan HPV virüsüne karşı aşılamanın sonucunda görülme oranları gittikçe düşmektedir.
Rahim ağzı kanserinin en sık bulgusu anormal pap-smear sonucudur.
En sık semptomları ise
-düzensiz vajinal kanama, ilişki sonrası kanama
-kötü kokulu akıntı
-kasık ve karın alt bölümünde ağrı ve rahatsızlık hissi
-idrar yapma sırasında rahatsızlık ve ağrı hissi
Rahim ağzı kanserinin oluşumundan HPV virüsü sorumlu tutulmaktadır. HPV virüsü cinsel temas ile bulaşır. HPV virüsünün 100’den fazla farklı tipi vardır, ve bunlar da, temel olarak 3 farklı rahatsızlık oluştururlar
-anogenital /mukozal HPV enfeksiyonu
-genital olmayan deri yüzeylerinde HPV enfeksiyonu
-epidermodisplaziverrucoformis denen genetik yatkınlığı olan ve yaygın deri lezyonları ile kendini gösteren HPV enfeksiyonu
Mukozal HPV enfeksiyonulatent(yani kendini belli etmeyen, semptomları olmayan) şeklinde, subklinik (sadece kolposkopi sırasında veya özel kimyasallar uygulandığında görünür hale gelen bozuklukları ile ortaya çıkan) veya klinik(gözle görülür bozukluklar şeklinde) olabilir
HPV enfeksiyonu çok yaygın görülür ve oldukça farklı şekillerde bozukluklara neden olur. En çok genital siğil görülür. Genital siğiller çoğu zaman tip 6 ve tip 11 kaynaklı olup kanser yapıcı ozelliği daha zayıf. Siğiller bulaştan 3 hafta- 8 ay süre sonrası ortaya çıkar, bazen hiç rahatsızlık vermezler, bazen ise şiddetli kaşıntı ve kanamalara neden olur.
HPV çoğu zaman iyi huylu olsa da, bazı tipleri oldukça tehlikelidir. Bunlar kalıcı enfeksiyon oluşturarak yavaş ilerleyen doku tahribatı ve sonuçta da kansere neden olur. HPV virüsü, servikal (yani rahim ağzı) kanseri dışında aynı zamanda vajen ve vulva kanserlerin çoğunun, ayrıca ağız ve yutak örtücü dokuların, bazı akciğer kanserlerinin ve anüs kanserlerinin ve erkeklerde penis kanserlerin çoğunun da etkenidir.
Özellikle tip 16 ve tip 18 yüksek oranda kanser yapıcı, yani onkojenik tiplerdir. Tip 16 ve 18 dışında tipler de farklı alanlarında kanser yapıcıdır.
HPV nin kanser yapma riski bağışıklık sistemi zayıf olduğu durumlarda, sigara içen kişilerde, folik asit yetersizliğinde, gebelikte, ultraviole ışınlara maruziyetteve cinsel partner sayısının artışı ile artar.
Cinsel aktif insanların %50’si virüs ile karşılaşır. Çoğu zaman bu karşılaşma cinsel hayatın daha aktif olduğu genç yaşlarda olur. Genital siğiller %1 oranında görülürken, HPV enfeksiyonu %10-20 görülür. Rahim ağzı kanseri ise %95 HPV ile birlikte olur.
HPV aşısı, özellikle rahim ağzı kanserinde etkili tiplere karşı geliştirilmiştir. Halihazırda bivalent –2 tip (tip 16ve 18), kuadrivalent-4 tip (6,11,16,18) ve 2014 te pyasayasunulan nanovalent-9 tip (6,11,16,18,31,33,45,52,58 ) aşı mevcuttur. Gelişmiş ülkelerde hem kız, hem de erkek çocuklarına önerilen ve çocukluk yaşı aşı takvimine alınan bu aşılar ile öneriler :
-Kızlarda 2-li, 4-lü veya 9-lu aşı 9-12 3 doz, daha önce aşılanmamış kadınlarda 26 yaşına kadar 3 doz yapılmalıdır.
-Erkekerde 11-12 yaş 4-lü veya 9-lu aşı 3 doz, daha önce aşılanmamış erkeklerde 21 yaşına kadar 3 doz yapılmalıdır, 26 yaşına kadar yapılabilir.
-Gebelik öncesi aşılanma önerilir, gebe kalınırsa, dozlar gebelik sonrası tamamlanır
-HIV veya diğer bağışıklığın zayıf olduğu durumlarda 26 yaşına kadar aşılanmalıdır
HPV aşısı, daha önce cinsel hayatı olmayan ve virüsle karşılaşmayan yaşta uygulandığında daha çok etkili olur.
Aşı kas içine 3 defa (0-2-6. Aylarda) uygulanır. Uygulama yerinde hafif ağrı ve kızarıklık olabilir. Aşi ile ilgili herhangi bir ciddi yan etkileri (hastalık, ölüm) saptanmadı.
Aşı siğil tedavisinde kullanılmıyor.
HPV, kalıcı bir enfeksiyon olarak deri tabakasında bulunduğundan, enfeksiyonu saptanan kişiler jinekoloğu düzenli aralıklarla ziyaret etmeliler. Takipte HPV nin deri dokularını tahribatı yapıp yapmadığı, kanser öncesi bozuklukları olup olmadığı gözlenir.
Siğil tedavisi uygulananlarda tekrar sıklıkla ilk 3-6 ay arasında olur. 6 ay sonra kontrole gelmesi önerilir.
Bana en çok sorulan sorularından biri – adet bozukluğu nedenleridir. Gençlerde adet bozukluğu, sıklıkla adetin normalden nadir olması veya hiç olmaması şeklindedir ve PolikistikOver Sendromu ile ilişkilidir
PolikistikOver Sendromu (PCOS)
-Yumurtlama (ovulasyon) bozukluğu / yumurtlamanın olmaması
-Androjen hormon yüksekliği / erkek tipi kıllanmada artış, akne, saç dökülmesi
-Ultrason ile saptanan yumurtalığın polikistik yapısı
(bu üç kriterden ikisinin olması tanıyı destekler)
PCOS sebebi halen net bilinmiyor; bir sebep yerine bir çok sebep hastalığa katkıda bulunuyor gibi görünmektedir. En bilinen nedenler genetik yatkınlık ve obezite ile birlikte olan insülin işlev bozukluklarıdır.
PCOS ile bağlı sorunlar 2 ana başlığa ayrılabilir:
Hormonal bozukluk ve Üreme fonksiyonunun bozulması
-androjen (erkek karaktere daha özgü olan) hormonların yükselmesi
-yumurtlamanın düzensiz olması veya hiç olmaması
-adet döngüsünün uzaması, adet olmaması
-gebe kalamama
-artmış düşük oranı
Metabolizma bozuklukları
-insülin direncinin yükselmesi, insülin düzeylerinin yükselmesi
-kilo alımına yatkınlık, obezite
-diyabet
-kanda lipidlerin yükselmesi
Uzun süren takipsiz PCOS hastalığı durumunda
-kalp damar hastalıkların gelişmesi, tansiyon yüksekliği
-rahim (endometriyum) kanseri görülebilir.
PCOS de en yaygın şikayetler
-adet düzensizliği (adet döngüsü 35 günden uzun, bazen hiç adet olmama)
– kısırlık ( kısırlığın en önemli nedenlerinden biri)
Tedavi şekli hastanın şikayetine, hormonal bozukluk derecesine ve genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir.
PCOS de genetik etkenlerin de rol oynaması nedeni ile hastalıktan tamamıyle korunması mümkün değildir. Ancak genetik yatkınlığı olsa da, kilo kontrolün sağlanması, aktif hayat tarzının benimsemesi PCOS’nin istenmeyen ağır sonuçlarından korunmasına yardımcı olur.
PCOS, 35 yaş altında kadınların %7-12 sinde görülse de, kontrol altına alındığında şikayetleri gerileyen, şikayetlerinin tedavisi mümkün olan bir durumdur.
Adet döngüsünü takip edelim, bel çevremizi daha sık ölçelim ve PCOS’dan korkmayalım.
Op. Dr. Yuliya Doster